Türkiye Notları

Fikir Tarih Kültür

Onur Bayrak TN AKTÜEL Türk Düşüncesi

Sevan Nişanyan Hakkında Bir Not

İnsana ve topluma dair çoğunluğu da hayal kırıklıkları ile dolu birçok tecrübeden sonra, Türkiye’de düşünme eylemini gerçekten ve her veçhesiyle icra eden insan sayısının oldukça az olduğunu görüyorsun.  Düşünceleri ile ve de bu düşünceleri ifade ediş biçimiyle meşhur olmuş insanların dahi söyledikleri sadeleştirildiğinde çoğu zaman oldukça kıt ve klişe şeylerden bahsettiklerini ya da belli bir ideolojinin borazanlığını yapmıyor havası içerisinde borazanlık yaptıklarını, en acısı ise aslında çeşitli gündelik menfaatler peşinde koşan “köylü kurnazları” olduklarını anlıyorsun. Doğal olarak söylediği şey her ne olursa olsun bunu bir özgünlükle ve düşünme eyleminin hakkını vererek yapan bir avuç insana saygı duymayı ve büyük boşboğaz kalabalığın zırvaları arasından onlardan gelen sesleri duymaya çalışıyorsun. Benim için bu insanlardan birisi Yalçın Küçük. Yalçın Hocanın Türkiye Üzerine Tezler ve Aydın Üzerine Tezler adlı çalışmaları hem içeriği hem de bu içeriği aktarış biçimiyle aşılabilir mi, hiç sanmıyorum. Yalçın Küçük ayrı bir değininin konusu olsun.

Sevan Nişanyan’ın kendi Youtube kanalından yaptığı yayınları rastladıkça takip ediyorum. Düşünen bir adam Sevan Nişanyan. Hem de bu eylemi, bu ara sayıları oldukça artan sosyal medya feylesofları gibi değil, düşünmenin özüne, yani kabul görmüş olanı sorgulama ilkesine uygun bir biçimde yapan bir adam. Benim için gerisi çok önemli değil. Saygı duyulmayı hak ediyor. Sevmeyenlerinin iddia ettikleri gibi gençliğinde nasıldı, borazanlık yaptı mı, bilmiyorum. Ceza hukukunu ilgilendiren ve suç olduğu iddia edilen, pek çoğu kaçak inşaat yapmakla ilgili çeşitli eylemlerinden de habersizim. Etimolojik sözlüğünü yıllardır kullanırım. (Türk Dil Kurumu bile daha yeni başlamış etimolojik sözlük çalışmasına). Yanlış Cumhuriyet’i üniversite yıllarımda kütüphanede görüp merak edip okumuştum. Sevmemiştim. Baştan taraflı yazılmış bir metin hissi vermişti. Hatıratlar özel ilgi alanıma girdiği için Arslanlı Yol’u da okudum. Zeki bir adam ve farklı çalışan bir kafa gördüm. Vahim bir hatası sebebiyle kendisini haklı olarak terk eden eski eşinin söyleşisi de var kitapta. Müjde Hanım da her ne kadar oldukça kızgın olsa da Nişanyan’ın özgün kişiliğini, zekâsını ve zekâsını kullanma biçimini takdir etmeden geçemiyor.

Düşünenlerin ve sanat ehlinin yazgısı bazı istisnalar dışında iki türlüdür. Ya yaşarken ilgi, takdir ve doğal olarak da itibar görmezler (hatta “deli” muamelesi görürler çoğu zaman) ve onların yerine bu hazzı yaşayan çeşitli ahmakları tebessümle veya nefretle izlerler ya da kısmi bir ilgi ve takdir görseler bile başları beladan kurtulmaz. Nişanyan ikinci grupta galiba. Bu yazı yazıldığında (15.11.2021), Nişanyan, bir süredir yaşadığı Samos’tan Yunanistan’ın “milli menfaatleri” gereği kovulmuştu. Kendi iddiasına göre bunun sebebi Yer Adları Sözlüğü’nde Kuzey Yunanistan’ın yer adlarının Türkçe olduğunu yazması ve bunun Yunan hükümetini kızdırması. Ben de Yunanistan’ın Nişanyan’ı bu sebeple sınır dışı etmiş olabileceğini düşünüyorum. Çünkü Yunanistan, Bulgaristan ve Ermenistan hâlâ ilkel bir komitacı ırkçılıktan kurtulabilmiş değiller. Türkiye bu üç ülkeden bu bakımdan çok ilerde.

Babamın babaannesi yüz yaşını geçmişti vefat ettiğinde. Horasan’da bizim köyümüzde Ermeni çetelerinin yaptıkları zulmün canlı kanlı bir tanığıydı. Dolayısıyla bizler de bu kanlı olayların acı hatıralarını içimize işleyecek kadar çok dinledik. Bu sebeple Nişanyan’ın soykırım iddialarında en azından benim açımdan ikna edici bir şey yok. Muhtemelen biraz da duygularını katıyordur bu meseleye. Yine de Nişanyan, hem büyük emek mahsulü sözlükleriyle hem de özgün düşünceleri ve bunları ifade ediş biçimiyle (korona salgınının en “popüler” günlerinde devletlerin aldığı önlemlerin bir hürriyet sorununa dönüştüğünü de Türkçede gayet güzel “düşünen” bir yazıyla Nişanyan yazmıştı ilk) merakla takip edilmesi gereken bir avuç insandan biri benim için. Neticede ömrümüz ve vaktimiz sınırlı. Bu büyük gevezelik çağında her ağzını açanı ciddiye alacak kadar vakit yok. Bir “seçme” yapmak zorundayız. Ve de Nişanyan benim “seçtiklerim” arasında. Vakit ve de enerjim olursa daha “irdeleyen” bir yazı yazacağım Nişanyan üzerine.