Bir süredir sadece hatırat okuyorum. Kurmacaya tahammülüm kalmadı herhalde. Elime ilginç bir örneği geçti bu türün. Bir köy enstitülü öğretmenin hatıraları. Tahtakuşlar’dan Paris’e. (İletişim Yayınları,2001). Hatıratın sahibi Hasan Kudar. Baskısı var mı bilmiyorum. Muhtemelen yoktur.
Hasan Kudar, Kaz Dağları eteklerindeki Türkmen Alevisi Tahtakuşlar Köyü’nde doğuyor, dönemin koşulları gereği güç bela okuyor, neticede Savaştepe Köy Enstitüsü’nün ilk mezunlarında oluyor. Bir süre kendi köyünde öğretmenlik yaptıktan sonra saçma sapan bahanelerle komünist damgası vuruluyor. Önce hapse giriyor, sonra da öğretmenlikten atılıyor. 1960 darbesinden sonra görevine iade ediliyor ama bu sefer de o öğretmenliğe dönmeyi gururuna yediremiyor ve Paris’e gidiyor. Kitap Hasan Kudar’ın Paris’ten önceki ve sonraki hayatı olarak iki bölüme ayrılmış. Merakı olan kitabı bulsun okusun. Ben Kudar’ın Paris’teki hayatından bir anektod paylaşacağım.
Kudar, o dönem Paris’te yaşayan Türklerle de irtibat hâlinde. O yıllarda Paris’e giden ve az çok okumuş yazmış herkes Abidin-Güzin Dino çiftini buluyor. Onlar da meşhur misafirperverlikleriyle ağırlıyorlar konuklarını. Hasan Kudar, komünizmin ne olduğunu bilmeden komünist damgası yemiş olmasını hiçbir zaman hazmedemiyor ve komünizmi öğrenmeye karar veriyor. Bu eğitimi almak için de Rusya’ya gitmek istiyor. Ancak Abidin Dino onu bu fikirden caydırmaya çalışıyor, Fransız Komünist Partisinin Paris’te bulunan kursuna devam etmesinin yeterli olacağını söylüyor. Hasan Kudar Dino’ya neden Rusya’ya gitmesine karşı çıktığını soruyor ve aldığı cevaptan sonra da Rusya’ya gitmekten vazgeçiyor. Dino’nın cevabını aynen alıntılıyorum:
“Evet, karşı çıkıyorum. Diyelim Rusya’ya gittin, bir yıl okudun ve dört başı mamur bir komünist oldun. Kimin işine yarayacak bu? Önce Türkiye’ye girmen yasaklanacak, girsen bile seni kıpırdayamaz hâle sokacaklar. TÜRKİYE İÇİN OLMAYAN HİÇBİR BİLGİNİN FAYDASI YOKTUR”.
Bu cümleyi hafife almak veya öylesine edilmiş bir laf gibi görmek mümkün değil gibi geliyor bana. Bu cümle namuslu bir Türk aydının dayandığı temel ilke olarak görünüyor. Yusuf Akçura, Mehmet Akif Ersoy, Doğan Avcıoğlu, Metin Erksan, Kemal Tahir, Zeki Velidi Togan, Hikmet Kıvılcımlı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, İsmet Özel, Niyazi Berkes, Pertev Nailli Boratav ve daha nicelerine “Türkiye için olmayan bir bilginin faydası var mı” diye sorarsak alacağımız cevap “Yoktur” olacaktır. Ben buna eminim. İşte fikri ve durduğu yer ne olursa olsun namuslu bir Türk Aydını ile ötekileri ayırmak için bir ölçü daha.