Türkiye Notları

Fikir Tarih Kültür

H. Hüseyin Bahadır TN AKTÜEL Türk Düşüncesi

Narmanlı Han

İstiklal Caddesi’ni bilenler Tünel’in sonundaki Narmanlı Han’ını hatırlayacaklardır. Burası Rus Çarlığı’nın eski konsolosluk binasıdır. Ruslar, hassa mimarı Fossati kardeşlere yeni bir konsolosluk binası yaptırınca burası boşa çıkmıştır. Bolşeviklerden kaçan Çarlık taraftarları bir müddet buraya sığınmışlardır. Fakat devrim oturup iktidar sağlamlaşınca Ruslar, genç cumhuriyetimize baskı yapıp binayı boşalttırmışlardır. Nihayetinde bina Erzurum Narmanlı olan kardeşlere satılmıştır. Onlar da binayı “Han”a çevirmiş, bölümlere ayırarak kiraya vermişlerdir. Efendim bunu şöyle de ele alabiliriz: Ruslar 1877 harbinde Erzurum’a hücum etmişler, bir müddet burada hüküm sürmüşlerdir. Bizim Cumhuriyet devrinde ise Narmanlı Kardeşler, onların konsolosluğuna hücum edip ele geçirmişlerdir. Eh etme bulma dünyası diye boşuna dememişler.

İşin şakasını bırakıp hikâyemize devam edelim. Han’ın restore edilmeden önceki halini bilenler binanın bakımsızlığını hatırlayacaklardır. İçinde noterliğin bulunduğu bu köhne binanın o zamanki bekçisinin adı Mithat’tı. Aslen Sivaslı olan Mithat Abi’nin babası da vaktiyle hanın bekçisiymiş. Denilebilir ki bu köhne bina onun doğduğu, oturduğu, ekmek yediği yerdi. Mithat Abi’nin çocukluk hatırları Tanpınar’ın orada kiracı olduğu günlere kadar uzanmıyordu. Lakin Tanpınar’dan sonra aynı odanın kiracısı olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, öğrencileriyle birlikte avluda taş baskı yaptığını hatırlıyordu. Han’ın bir başka kiracısı Aliye Berger’e, şimdi yerinde otel bulunan bakkaldan alış veriş yaptığı günler daha dün gibiydi. Han’ın güzelim orta bahçesinde bir yığın kedinin ekmeği suyu Mithat Abi’den soruluyordu. 

Epey oldu. Han restore edildi. Tanpınar’ın oturduğu, 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ni yazdığı bekâr odasının yerinde bir banka şubesi var artık. Tanpınar bütün ömrünce para sıkıntısı çekmiş bir adamdı. Onun odasının yerinde banka şubesi olması ironik değil mi? Sanki Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndem alınmış bir sahne gibi. Sen o mekânda yaşarken para sıkıntısı çek, ölünce adamlar oraya banka kasası koysun. Bu da Halit Ayarcı’nın küçük bir oyunu olmasın sakın! Rahmetli bunu görse hayretler içinde kalırdı herhalde. 

Hemen o banka şubesinin önüne dikilmiş ufarak, yaşlı iki insan heykeli var. Biri kadın, biri erkek. Tanpınar ile Aliye Berger’miş. Bu heykellere bakınca zaman makinesinin icat edilmediğine hayıflanıyor insan. İkisi de estetik anlayışları gelişmiş insanlardı, bu heykeller için ne derlerdi acaba? Bereket etraftaki kimsenin heykeller ile Berger ile şununla bununla ilgilendiği yok. Mithat Abi’nin serin, kedilerin cirit attığı bahçesinden geriye kafelerin, lokantaların doldurduğu bir avlu kalmış. Bir zamanlar saat beşten sonra Han’a yaklaşan herkese niye geldiğini sorardı. Eh noter kapandığına, hanın da bekçisi o olduğuna göre sormakta haklıydı. Şimdi Mithat Abi’nin serin avlusunda hayat beşten sonra başlayıp gecelere kadar sürüyor.

Allah var, Han’ın restorasyonu iyi olmuş. Bizde restorasyon taşın silinip lekesinin çıkarılması, üzerine güzelce cila atılıp parlatılmasıdır. Böylece bin yıllık kale pırıl pırıl yanar. Efendim Narmanlı’yı yapanlar yepyeni olsun diye taşı bir güzel boyamışlar. Dışarıdan bakınca bina eskisi gibi köhne durmuyor. Fakat Tanpınar’ın sigarasının duvara sinen isi gitmiş. Bedri Rahmi’nin boyalı ellerinin bıraktığı lekeler ile Aliye Berger’in duvarlara sinmiş sesi de yok. Ya Mithat Abi? Yaşamış mı, yaşamamış mı belli değil. Bir restorasyon hikâyesi daha burada bitmiştir. 

Not: Kapak olarak Han’ın önceki ve sonraki halinin bulunduğu şu iki görseli kullanalım.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Narmanl%C4%B1_Han#/media/Dosya:Narmanl%C4%B1_Han.jpg
https://tr.wikipedia.org/wiki/Narmanl%C4%B1_Han#/media/Dosya:20131208_Istanbul_067.jpg