Kırşehirli halk ozanı Şemsi Yastıman’ın “Uzaylılar Hoşgeldiniz” isimli hoş bir şiiri vardır. Bir dörtlüğü şöyledir: “Belediye var mı sizde/Hamdolsun bu yoktur bizde/Elektrik su krizde/Uzaylılar hoş geldiniz.” İşte etik, bizim memlekette bu cinsten bir şeydir. Yani “Etik var mı sizde/Hamdolsun yoktur bizde”* desek hata etmiş olmayız. Fakat böyle dedik diye de etiğin hiç olmadığı zannedilmesin. Aksine etik, İngilizce misali bolca öğrendiğimiz bir şeydir. Fakat efendim nasıl oluyorsa bunca insan öğrenir de pek azı uygulayabilir. Yani bakarsın siyasi etiğimiz, meslek etiğimiz, bilim etiğimiz falan eksik değildir. Aristo’ya taş çıkaracak biçimde de işin teorisine vakıf olduğumuz söylenebilir. Belki de çok bilince böyle oluyor, terzi kendi söküğünü dikmekte zorlanıyor.
Aşağıda etiğin bizim memleketteki uygulamasına dair bir örnek vereceğim. Cihat Baban, Politika Galerisi isimli kitabında aktarmıştı bu hoş hikâyeyi. Demokrasimizin henüz pek taze, çiçeği burnunda olduğu ellili yılların başlarına döneceğiz. Andan Menderes başvekil, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu bakandır. Fakat bu iki eski arkadaşın araları pek de iyi değildir. Fevzi Lütfi başvekili zaman zaman eleştirmekte, elbette bu durum Menderes’in hoşuna gitmemektedir. Anlaşmazlık iyice artınca Fevzi Lütfi istifa eder. İstifa dilekçesine badema sizinle çalışma imkânım kalmamıştır, şeklinde bir açıklama koyar.
Bugün artık “badema”yı hatırlayan pek kalmamıştır. Arapça bir zarftır, bundan böyle, bundan sonra anlamına gelir. Menderes, Fevzi Lütfi’nin istifasına memnun olur. Eh sıkıntı böylece kendiliğinden çözülmüştür. Gel zaman git zaman Menderes’in güvenilir bir milli savunma vekiline ihtiyacı olur. Aklına Fevzi Lütfi gelir. Bu eski arkadaşının gönlünü almaya karar verir, siyasette böyle şeyler olağandır. Memleket meselesinde küslük olmaz. Menderes ile Fevzi Lüfti görüşürler, arkadaşının gönlünü aldıktan sonra başvekil ağzındaki baklayı çıkarır. Fevzi Lütfi, “Olmaz Adnan Bey, ben sizinle çalışamam. Yazdığım dilekçede badema diye bir söz vardı, Hatırlamadınız mı?” diye sorar. Menderes, bir müddet düşünür fakat hatırlayamaz.
İki arkadaş kalkıp başvekâlete giderler. Menderes, Fevzi Lütfi’nin istifa dilekçesini getirtir. Tekrar okur. Evet gerçekten vardır, “badema” çalışamayacağını dilekçeye yazmıştır. “Peki, tamam” der başvekil. “Sen şimdi bademasız bir istifa dilekçesi yaz. O günün tarihini atıp imzala, bunun yerine onu koyalım.” önerisinde bulunur. İşte Seneca’yı mezarında ters çevirecek siyasi etik anlayışımız böyledir. Bademasız bir dilekçe yazınca Fevzi Lütfi’nin bakanlığı kabul etmesinin önünde engel kalmayacaktır. Böylece başvekil güvenilir bir bakan bulmuş olacaktır. Memleket meselesi söz konusu iken ne hacettir böyle bademalı mademalı işlere? Fevzi Lütfi gülümser, “Allahaısmarladık Adnan Bey!” deyip çıkar.
Şimdi efendim etiğe giriş dersini sonlandırmadan evvel elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Vallahi Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Sokratesvari bir tutum sergilememiş midir? Başvekilin her etikçiyi yoldan çıkarabilecek teklifine kaç kişi karşı koyabilir? Peki, Fevzi Lütfi karşı koymuş da ne olmuştur? Badema siyasetimiz Fevzi Lütfi’ninki gibi etik üretebilmiş midir? Binaenaleyh, mesele budur netekim!
—————————–
* Meraklısı için : https://www.youtube.com/watch?v=XyFPCyeo2gY